Atatürk’ün Çanakkale Savaşı ile İlgili Anısı
Atatürk'ün Çanakkale Hakkındaki Anıları Atatürk’ün Çanakkale Savaşı ile ilgili Anıları, Ulu önder Atatürk’ün Çanakkale savaşlarında yaşamış olduğu olaylara dayanmakta olup söz konusu anılar ve olayların birçoğu daha sonra yine kendi ağzından aktarılmıştır. Bunların en önemlileri ve en çok bilinenleri Çanakkale zaferini kazanmamıza ilişkin söyledikleri, Çanakkale’de kara savaşlarının en yoğun yaşandığı Conkbayırı Muharebeleri ile yine bu muharebelerde yaşanan süngü hücumu ile ilgili olarak aktardıklarıdır.
Çanakkale Savaşı’nı Kazandıran Yüksek Ruh
Mustafa Kemal Atatürk anlatıyor:
“Bomba sırtı olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulamamacasına hepsi düşüyor İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kuşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor Sarsılma yok Okuma bilenler Kur’anı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor Bilmeyenlerse Kelime-i Şehâdet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar Sıcak, cehennem gibi kaynıyor 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngüyle çarpışıyor Ölüyor, öldürüyor İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebriğe değer bir örnektir Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur ”
Ian Hamilton’un Anafartalar Bölgesi’ne açmış olduğu yeni cephenin amacı Kocaçimentepe idi Bunun yanında Kocaçimen’in bir parçası olarak ta Conkbayırı’ydı Albay Mustafa Kemal’in Anafartalar Bölgesi’ndeki başarının Kocaçimen bölgesinin tutulmasını garanti altına almadığı düşüncesi ile bu bölgeyi Anzac ve İngiliz birliklerine kaptırmamak için kuvvetlerini bu zirve bölgesine yerleştirmeyi planlar Bunun üzerine Mustafa Kemal ve Kurmayları Çamlıktekke’den Conkbayırı’na yönelirler ve düşman uçaklarının takibi altında zorlukla 8 Tümen karargahına ulaşırlar.
Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal, tümen karargahından almış olduğu bilgiler ışığında 10 Ağustos sabahı saat 04 30’da baskın şeklinde bir taarruza karar verir Conkbayırı’nda ise 8. Tümene bağlı 23. ve 24. Alaylar bulunmaktaydı. Taarruza iştirak edecek iki alay ise daha gelmemişti Bu alaylar ise 28. ve 41. alaylar idi.
Mustafa Kemal O geceyi 8 Tümen karargâhında geçirir Tümen Komutanı ve Kurmaylarına taarruzun nasıl yapılacağını anlatır Mustafa Kemal’e göre taarruz şu şekilde yapılacaktı “Hücum cephesinde 24 Alay’la bazı perakende erlerden bir avcı hattı vardı Bu hattın düşmana mesafesi azami 20-30 adımdı İhtiyatta bulunan 24 Alay Conkbayırı’na karşı ve yeni gelmekte olan 28 Alay bunun solunda olarak, Şahinsırt’a karşı karanlıkta fevkalade sükunet ve disiplinle, avcı hattının 20-30 adım kadar gerisinde taarruz cephesi boyunca harp safı düzeninde bir vaziyet alacaktı Gecikmiş olan 41 Alay da gelişindeki vaziyete göre kullanılacaktı Düşmana katiyen tüfek ve tabii ki top ateşi yapılmayacaktı Erler süngü takacaklardı Kararlaştırılacak anda harp saf düzenindeki asker hücum yürüyüşüyle düşmana atılacak ve önündeki avcı hattı da ona katılacaktı ”
Bu karar üzerine Mustafa Kemal, 10 Ağustos sabahı yapılacak taarruz için 8 Tümen komutanına alınacak düzen hakkında direktifi verir Bunun üzerine askerler düzenlenir Bütün askerler süngü takmış bir vaziyette siperlerinde beklemekteydi Artık hücum zamanı yaklaşmıştı Albay Mustafa Kemal o anı bizlere şu şekilde anlatır, “Gün doğmak üzereydi Çadırımın önüne çıktım Hücum edecek askeri görüyordum Oradan hücumun yapılmasını bekleyecektim Gecenin karanlık perdesi tamamen kalkmıştı Artık hücum anıydı Saatime baktım Dört buçuğa geliyordu Birkaç dakika sonra ortalık tamamen ağaracak ve düşman askerlerimizi görebilecekti.
Düşmanın piyade, mitralyöz ateşi başlarsa ve kara ve deniz toplarının mermileri bu sıkı düzende duran askerimiz üzerinde bir defa patlarsa, hücumun imkansızlığına şüphe etmiyordum Hemen ileri koştum Tümen Kumandanı’na rastladım O da ve her ikimizin refakatimizde bulunanlar beraber olduğu halde hücum safının önüne geçtik Gayet seri ve kısa bir teftiş yaptım Önünden geçerek yüksek sesle askerlere selam verdim ve dedim ki: “Askerler! Karşımızdaki düşmanı mağlup edeceğimize hiç şüphe yoktur Fakat siz acele etmeyin Evvela ben ileri gideyim Siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız ” Kumandan ve subaylara da işaretime askerlerin dikkatini çekmelerini emrettim Ondan sonra hücum safının önünde bir yere kadar gidildi ve oradan kırbacımı havaya kaldırarak hücum işaretimi verdim ”
İşaretin verilmesi üzerine süngü takıp hazır halde bekleyen Mehmetçik ok gibi siperlerinden fırlayarak karşı siperlere daldılar Conkbayırı sırtlarında olan Yeni Zelanda askerlerinin iki taburluk kuvvetinden kurtulabilenler, yamaçtan aşağıya doğru düzensiz bir şekilde geri çekildiler
Yine bu anı bizlere Albay Mustafa Kemal (Atatürk) şu şekilde anlatır: “Bütün askerler, subaylar, artık her şeyi unutmuşlar, bakışlarını, kalplerini, verilecek işarete yöneltmiş bulunuyorlardı Süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmış olan askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılıçları ellerinde subaylarımız, kırbacımın aşağı inmesiyle demirden bir kitle halinde aslanca bir saldırıyla ileri atıldılar Bir saniye sonra düşman siperleri içinde gökyüzüne yükselen bir sesten başka bir şey işitilmiyordu: Allah, Allah, Allah! ”
Ön siperlerde bulunan düşman askerleri bu seri saldırının üzerine silahına davranamadı ve kısa sürede imha edildi Sağ kanattan ise 23 Alay askerleri, geriye çekilen Yeni Zelanda ve İngiliz askerlerini takibe aldı Ağıldere kesimine saldıran Türk askerleri ile Tuğgeneral Boldwin komutasındaki dört taburluk bir kuvvet saat 10 00’da şiddetli bir çarpışmaya tutuştu Bu saldırı sonucu General Boldwin ve Kurmay Başkanı da hayatını kaybetti Ağıldere kesimi nihayetinde Türk tarafının eline geçmişti
Muharebe şiddetini sürdürürken, Çanakkale Muharebesi sonucunda Türk milletinin gönlüne taht kuracak olan Mustafa Kemal ise ölümün eşiğinden dönecekti Yaşanan olayı 64 Alay Komutanı olan Yarbay Servet bize şu şekilde anlatır: “Süngü hücumu sırasında Conkbayırı tepesinde Mustafa Kemal’in yanındaydım Düşmanın şiddetli topçu ateşi başladıktan sonra elini birden göğsüne götürdüğünü gördüm Heyecanımı sezen o metin asker, parmağını ağzına götürerek ve başını kaşlarını yukarıya kaldırarak bana sessiz olmamı işaret etti ” Mustafa Kemal’in göğsüne isabet eden şarapnel, O’nun göğsünde bulunan saatine çarpmıştı Saat parçalanmıştı ve göğsünde küçük bir morluk oluşmuştu İşte bu saat Mustafa Kemal’i Türk milletine bahşetmiştir
Taarruz saat 12 15’te Mustafa Kemal tarafından durdurulur Akşama doğru Mustafa Kemal Kurmay Başkanı ile birlikte 5 Ordu Komutanı Liman Von Sanders’in yanına giderek saldırı hakkında bilgi verir Muharebe esnasında göğsüne bir şarapnel parçasının çarptığını ve şarapnelin saatine isabet ettiğini söyler Saati ise o günkü başarının hatırası olarak Liman Von Sanders’e hediye eder Liman Paşa ise Mustafa Kemal’e kendi altın saatini hediye eder
10 Ağustos 1915 günü yapılan Conkbayırı Türk saldırısı, düşman askerlerinin Conkbayırı’nı ele geçirme ümidini kursağında bırakmıştır Ayrıca Mustafa Kemal’in dahi bir komutan olduğunu bizlere tekrardan göstermiştir
Kazandığımız An Bu Andır
(Atatürk’ün Çanakkale Savaşı anıları içerisinden önemli bir savaş taktiği ile ilgili anısı)
Albay Mustafa Kemal anlatıyor:
“…Düşmanın karaya çıkmış piyadesinin henüz oradan uzak olduğunu anladım Efrat (erat) o müşkül araziyi bilâ tevakkuf kat’etmek (hiç durmadan geçmek) yüzünden yorulmuş ve yürüyüş umku (derinliği) pek ziyade derinleşmişti Alay ve batarya kumandanına efradı tamamen toplayıp küçük bir istirahat vermelerini söyledim Denizden mestur (örtülü) olarak on dakika kadar tevakkuf edecekler, sonra beni takip edeceklerdi Ben de, orada bir Aptalgeçidi vardır, o Aptalgeçidi’nden Conkbayırı’na gidecektim Yanımda yaverim, emir zabitim ve sertabip ile oralarda tekrar bulduğumuz fırka cebel topçu tabur kumandanı olduğu halde evvelâ atlı olarak yürümeye teşebbüs ettik, fakat arazi müsait değildi Hayvanları bıraktık, yaya olarak Conkbayırı’na vardık
Şimdi burada tesadüf ettiğimiz sahne en enteresan bir sahnedir Ve vakanın en mühim ânı bence budur
Bu esnada Conkbayırı’nın cenubundaki (güneyindeki) 261 rakımlı tepeden sahilin tarassut ve teminine memuren (gözetleme ve korunması göreviyle) orada bulunan bir müfreze efradının Conkbayırı’na doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm Bizzat bu efradın önüne çıkarak:
- Niçin kaçıyorsunuz? dedim
- Efendim düşman! dediler
- Nerede?
- İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler
- Niçin kaçıyorsunuz? dedim
- Efendim düşman! dediler
- Nerede?
- İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler
Filhakika düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve kemal-i serbesti ile (tamamen serbest olarak) ileriye doğru yürüyordu Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, efrat on dakika istirahat etsin diye Düşman da bu tepeye gelmiş Demek ki, düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek fena vaziyette duçar olacaktı (düşecekti) O zaman artık bunu bilmiyorum, bir muhakeme-i mantıkiye (mantıki durum tartışması) midir, yoksa şevki tabiî (içgüdü) ile midir, bilmiyorum; kaçan efrada:
- Düşmandan kaçılmaz, dedim
- Cephanemiz kalmadı, dediler
- Cephaneniz yoksa, süngünüz var, dedim
- Cephanemiz kalmadı, dediler
- Cephaneniz yoksa, süngünüz var, dedim
Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım, yere yatırdım Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile cebel bataryasının yetişebilen efradının marş marşla benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir zabitini geriye saldırdım Bu efrat süngü takıp yere yatınca düşman efradı da yere yattı Kazandığımız an bu andır ”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder